Birbirinden zıt birçok kutbu bir araya getirecek ender isimlerden biri hiç kuşkusuz Keanu Reeves!
Dünyanın her yerinden sayısız insan, 54 yaşındaki Reeves'in ne kadar muazzam bir insan olduğu konusunda hemfikir olmuş durumda. Ve hatta öyle ki, son dönemde şahane kişiliği yer yer başarılı aktörlüğünü gölgede bırakıyor denebilir.
Tam da bu sebeple, kariyerinin ilk günlerinden bu yana ne kadar muazzam bir aktör olduğunu her seferinde yeniden hatırlatan Keanu Reeves filmlerine bir göz atalım.
Öncelikle Keanu Reeves'in mütevazı yaşamı ve gözler ardındaki hikâyesi için sizleri şöyle alalım.
Bugün artık bir kült halini almış 1989 yapımlı Bill & Ted's Excellent Adventure'ın Keanu Reeves'i tam anlamıyla üne kavuşturduğunu söylemek yanlış olmaz.
Keanu Reeves'i birçok aktör arasında farklı bir yere koyabilecek en önemli özelliği belki de hiçbir zaman tek bir rol kalıbına bürünmemesi; My Own Private Idaho da bunun iyi bir örneği.
Reeves'in River Phoenix ile başrolleri paylaştığı My Own Private Idaho, farklı sınıflardan ve yaşamlardan gelen iki gencin Portland sokaklarında birbirini bulması ve seks işçiliği yaparak hayatlarını sürdürmelerini anlatıyor.
Gus van Sant'ın yönetmenliğini üstlendiği filmde Keanu Reeves kadar filmden 2 yıl sonra hayatını kaybeden River Phoenix de performansıyla oldukça dikkat çekiyor.
Keanu Reeves'in kariyerinin erken dönemlerine baktığımızda onu bir aksiyon yıldızına dönüştürecek filmlerin serüveni 90'lı yıllarda başlıyor: İlki Point Break…
Ve ikincisi ise Speed!
Point Break'te gizli görevdeki genç FBI ajanı Jonny Utah'a hayat veren Reeves, Speed'de karşımıza bir otobüsteki yolcuları kurtarmakla görevlendirmiş polis memuru Jack olarak çıkmış ve başrolü paylaştığı Sandra Bullock'la oldukça büyük bir uyum yakalamıştı.
Filmdeki başarılı performansının yanı sıra filmin hasılatıyla artık büyük stüdyoların peşinden koştuğu bir yıldıza dönüşen Keanu Reeves, parayı gerisinde bırakarak kariyerinde farklı filmlerle sürecek bir yol çizmeye devam etti.
Yıl 1997 olduğunda Keanu Reeves kolayca unutulmayacak bir karaktere hayat vererek seyircisine The Devil's Advocate ve Kevin Lomax ile tanıştırdı.
Genç bir avukatın aldığı iş teklifiyle değişen hayatını ve bu yeni işin hem psikolojik hem de çevresel yıkım getirdiği The Devil's Advocate'de, farklı karakter inşalarına en iyi şekilde bürünebilen Keanu Reeves'in canlandırdığı Kevin Lomax, ruhundan vazgeçmek bir insanın tüm özelliklerini Reeves'in başarılı performansıyla ortaya koyuyor.
The Devil's Advocate'i özel kılan başka bir etmen ise Keanu Reeves'in başrolü efsane bir isim olan Al Pacino'yla paylaşması…
Bu film aslen Kevin Lomax ve John Milton'un birbiriyle bütünleşmiş hikâyesidir ve bir rivayete göre Reeves, Al Pacino'yu duyunca para almadan bile filmde yer almayı kabul edeceğini söylemiştir.
2000'e ramak kala Wachowski Kardeşlerin binbir uğraşla hayata geçirdikleri Matrix; hem Reeves'in hem de Hollywood'un kaderini değiştirdi.
Artık herkesin aşina olduğu ve Reeves'in kariyerinde başka bir kült olarak yer aldığı Matrix…
sıradan bir karakterin, gündelik hayata sahip bir hacker olan Neo'nun, dönüşeceği kahramanın yolculuğunu tüm gerçekliğin sınırlarında gezdirerek nihayete ulaştırmasının en iyi örneklerinden biri olarak sinema tarihinin eşsiz bir bölümüne adını yazdırdı.
Serinin gişe anlamında üstün başarısının yanı sıra Keanu Reeves de kendi kariyerinde yepyeni bir sayfaya, yepyeni bir çağa giriş yapmış; artık bir ikona dönüşmüştü.
Matrix sonrasında kariyerinde yeni bir yol arayışına giren Keanu Reeves bu kez bir çizgi roman uyarlamasında yer alacaktı.
O çizgi roman, çağdaş Amerikan korku klasiği olan Hellblazer idi.
Halihazırda Cehennemle tanışmış olan dedektif John Constantine'in yeryüzündeki paranormal meseleleri çözmeye uğraştığı Constantine'de…
Keanu Reeves'in hayat verdiği karakterin karanlığını tüm gücüyle kucaklayarak yalnız seyircisinin değil aynı zamanda filmin yönetmeninin de kendisine olan güvenini tam anlamıyla karşılaşmıştı.
Reeves için de karakterin yeri olacak ki, bugün kendisinin yeniden canlandırmak istediği karakterlerinin başında John Constantine yer alıyor.
Kariyeri boyunca her döneme başka bir ikon sığdıran Keanu Reeves'in 2010'lu yıllara damgasını vuracak karakteri ise John Wick oldu!
2014 yılında başlayan John Wick, 2019'a geldiğimizde artık bir seriye dönüşmüş; bilgisayar oyunu ve televizyon dizisine göz kırpmıştı.
Hayattaki yegâne tutunacağı olan eşini kaybetmiş eski bir kiralık katil olan Jonathan Wick'in hikâyesini anlatan film, kaliteli aksiyon dendiğinde bu dönem akla ilk gelen yapım.
Köpeğinin vurulmasıyla başlayan ve sonrasında bir zamanlar kendini kurtardığı dünyaya yeniden giren John Wick; yalnız aksiyon sahneleriyle değil, hasımları için bir korku figürüne dönüşmüş ve seri boyunca gelişmeye devam eden 'Baba Yaga' mitolojisiyle de türün hayranlarının beklentilerini her yeni filmle bir tık daha yukarı çekiyor.
54 yaşındaki Keanu Reeves, kariyerinin ilk günden bugününe sayısız filmde, birbirinden farklı sayısız karaktere hayat verdi.
Kimisi için Ted, kimisi için Kevin ya da Neo ve kimisi içinse her daim John Wick olarak akıllarda yer edecek. Kişiden kişiye değişecek şeyler olsa da, oldukça başarılı bir aktör olduğu su götürmez bir gerçek olarak kalacak.
Peki, sizin favori Keanu Reeves filminiz hangisi?