Gazeteciler Cemiyeti (GC) Lideri Nazmi Alım Basın Kartı ve Basın Kartı Yönetmeliği ile ilgili son gelişmelerin bir kere daha devletteki baş karışıklığını gösterdiğini belirterek“‘Basın kartı almak için gazeteci olmak koşul değildir’ diyen İrtibat Başkanlığı, ‘gazetecilik yapmak için de kart kaide değildir’ diyor. Lakin meslektaşlarımız vazife sırasında “kartın yok” diyerek engelleniyor. O halde sormak gerekir basın kartı uygulaması neden var? Bu meçhullüğü ortadan kaldıracak olan yüksek yargıdır. Danıştay 10’uncu Dairesi’nde görülen davamızda Basın Kartı Yönetmeliği’nde yer alan ve keyfi uygulamalara yol açan kararların iptal edilmesini bekliyoruz.” dedi.
Gazeteciler Cemiyeti’nin TGS ve TFMD ile birlikte yeni Basın Kartı Yönetmeliği’nin kimi hususlarının yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle Danıştay’da açtığı davada Cumhurbaşkanlığı İrtibat Başkanlığı’nın verdiği savunmayı “cehalet belgesi” olarak tanımlayan Alım, gazetecilik için basın kartının kural olmadığını, lakin meslek unsur ve etik kurallarına ahengin yaşamsal ehemmiyette olduğunu vurguladı.
“Devlet gazetecilik için ‘kart kural değil’ derken polis ‘kart şarttı’ diyor”
Gazeteciler Cemiyeti’nden yapılan açıklamada şu sözler yer aldı:
“Savunmada basın kartının gazetecilik yapmak için kural olmadığı, pek çok gazetecinin basın kartı olmadan gazetecilik yapabildiği, internet medyasında bu durumun pek çok örneğinin görüldüğü tabir edildi. Basın kartı verilmesindeki hukuksuzlukları lisana getirdiğimiz dava dilekçesine karşı “gazetecilik için kart koşul değil” diyen Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Başkanlığı’nı yalanlayansa yeniden yürütme oldu. Bir meslektaşımız Ankara polisi tarafından yalnızca basın kartı olmadığı için vazifesinden alıkonuldu.
Muhabir Büşra Taşkıran, vazife yapmasına mahzur olan polislerin “sokakta röportaj için İrtibat Başkanlığı tarafından verilen basın kartına sahip olunması gerektiği” tarafında bildirimde bulunduğunu açıkladı. Polislerin röportaj sorularını kaydettiğini ve röportaj yapan muhabirlerin fotoğraflarını müsaadesiz çektiğini belirten meslektaşımız, vazifeliler hakkında cürüm duyurusunda bulunacağını açıkladı. Bu vahim gelişme Bağlantı Başkanlığı’nın Danıştay’da açtığımız davaya verdiği savunma ile tıpkı gün ortaya çıktı. Yani Cumhurbaşkanlığı “gazetecilik için kart koşul değil” derken, polis “röportaj yapmak için kart şarttır” diyerek kanunların ve yönetmeliklerin yürütme eliyle keyfi biçimde uygulandığını kanıtlamış oldu.”
“Bu savunma tarihe geçmiştir”
Alım, Cumhurbaşkanlığı İrtibat Başkanlığı’nın Danıştay’a verdiği savunmanın gazetecilik açısından tarihe geçecek nitelikte yanlışlarla dolu olduğuna dikkat çekerek bahis ile ilgili şunları söyledi:
“Biz örneğin RTÜK çalışanlarının da ortalarında olduğu, gazeteci olmayan devlet memurlarına basın kartı dağıtılmasına karşı çıktık. Bağlantı Başkanlığı ise televizyon yayınları konusunda uzman kamu çalışanlarının gazeteci sayılabileceğini söylüyor. Buna destek olarak da foto muhabiri, kameraman, editör, redaktör üzere meslektaşlarımızın da ‘gazetecilikle alakalı oldukları’ gerekçesiyle gazeteci kategorisinde sayılmasını gösteriyor.”
“Keyfi uygulamalara yol açan kararların iptal edilmesini bekliyoruz”
“İletişim Başkanlığı bilmelidir ki gazetecilik yalnızca haber yazmak değildir. Haber üretim basamağındaki tüm meslektaşlarımız esasen gazetecidir. İrtibat Başkanlığı, bu savunmasıyla gazeteciliği hiç bilmediğini hukuksal bir metne işleyerek maalesef tarihe geçmiştir. Özetle ‘basın kartı almak için gazeteci olmak kaide değildir’ diyen İrtibat Başkanlığı, ‘gazetecilik yapmak için de kart koşul değildir’ diyor. Lakin meslektaşlarımız vazife sırasında “kartın yok” diyerek engelleniyor. O halde sormak gerekir basın kartı uygulaması neden var?”
“Yaşanan tüm bu çarpıklıklar yönetimin keyfiliğini göstermesi bakımından ibretliktir. Bu meçhullüğü ortadan kaldıracak olan yüksek yargıdır. Danıştay 10’uncu Dairesi’nde görülen davamızda Basın Kartı Yönetmeliği’nde yer alan ve keyfi uygulamalara yol açan kararların iptal edilmesini bekliyoruz.”
“Şeffaf denilen komitenin yapısına ait tek bir açıklama yapılmadı”
Meslek örgütleri, basın kartı başvurusu için biyometrik fotoğraf istenmesiyle ilgili kararı, hassas ferdî dataların nasıl kullanılacağına yönelik belirsizlik nedeniyle Danıştay’a taşımıştı. Bağlantı Başkanlığı ise bu unsura itiraz edilmesini davanın “kötü niyetle açıldığını doğruladığını” sav etti. Alım bu argümana Basın Kartı Komitesi’nin demokratik olduğu tarafındaki iddiayı hatırlatarak şöyle cevap verdi:
“Bağlantı Başkanlığı savunmasında ‘Bir basın mensubu hakkındaki mesleksel değerlendirmenin, çoğunluğu basın meslek kuruluşu temsilcilerinden oluşan Kurul tarafından yapılması şeffaf, demokratik ve iştirakçi bir anlayış ortaya koymaktadır’ tabirini kullanıyor. Bu büyük bir çarpıtmadır. Şeffaf olduğu söyleyen komitenin kimlerden oluştuğu, üyelerinin kimler olduğu, hangi kararları aldığı kamuoyuyla paylaşılmamaktadır. Bağlantı Başkanlığı şeffaf dediği kurulun yapısına ait de tek bir açıklama yapmamış, internet sitesinde ilan etmemiş ve milletvekili önergelerine bile karşılık verilmesini sağlamamıştır.”
“Katılımcılık ve demokrasi nerededir?”
“İletişim Başkanlığı berbat niyetli gazeteciler olduğumuzu sav ederken..”
“Öyle anlaşılıyor ki İrtibat Başkanlığı, Danıştay’a verdiği savunmasında bizim makûs niyetli gazeteciler olduğumuzu sav ederken laf cambazlığı yapmakta, dikkatleri asıl noktadan uzaklaştırmak için çarpıtmaya gitmektedir. Meslektaşlarımızın haklarını her tüzel yerde savunmaya devam edeceğiz. Gazetecilik tarihimiz makus niyetlileri de meslek için çaba edenleri de yazacaktır.”