Mahkeme, İrtibat Başkanlığı’nın basın kartını yenilemediği Aydın Engin’e hak verdi: Sürecin iptali istendi

Aydın Engin 2020 yılında dava açmıştı

24 Mart 2022’de hayatını yitiren müellifimiz Aydın Engin, hiçbir münasebet gösterilmeden kendisine verilmeyen “sürekli basın kartı” için Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Başkanlığı’nı 2020 yılında dava etmişti. 

Ankara Yönetim Mahkemesi’ne avukatı Tora Pekin aracılığıyla müracaatta bulunan Engin , “51 yıllık gazeteciyim. 25 yıldır da daima basın kartı taşıyorum. Bu kazanılmış bir haktır. Makul bir münasebet göstermeden hiçbir resmi kurum kartımı geri alamaz” açıklamasını yapmıştı.

Basın kartlarını düzenleme yetkisinin Temmuz 2018’de Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nden alınarak Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle başında Fahrettin Altun’un olduğu İrtibat Başkanlığı’na devredildiğini hatırlatan Engin, Aralık 2018’de Basın Kartı Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik sonrası eski kartların kullanılamaz hale geldiğinin altını çizmişti.

“Fahrettin Altun’un doğumundan 7 yıl evvel mesleğe başladım”

İrtibat Başkanlığı’nın açtığı davanın akabinde Engin şunları söylemişti:

“Basın kartı mesleğimizin gereğini yerine getirmemiz için kullandığımız bir iş aracı ve İrtibat Başkanlığı yıllar evvel kazandığım bu hakkı bana iki yılı aşkın müddettir teslim etmiyor. Ben 51 yıllık gazeteciyim. Bağlantı Lideri Fahrettin Altun’un doğumundan 7 yıl evvel mesleğe başladım. Aşağı üst da 25 yıldır daima basın kartı sahibiyim. Bu kazanılmış bir haktır. Bunu makul bir münasebet göstermeden hiçbir resmi kurum geri alamaz. Ancak Bağlantı Başkanlığı, AKP iktidarında bu hakkı benden aldı. Ben de Bağlantı Başkanlığı’na başvurarak bu hakkı talep ettim lakin yanıt alamadım. Yanıt alamayınca da dava açma yoluna gittim.

Fahrettin Altun kıymetlendirme süreci devam eden müracaat sayısının 894 olduğunu söylüyor. İki yıldan beri bu neyin incelemesi? Bize bir mazeret bile sunulmuyor. Başvurularımıza yanıt verilmiyor. Fahrettin Altun ve adamları benim ve benim durumumda olanların gazeteci olup olmadıklarını inceliyorlarmış. Bu bile başlı başına bir öteki dava konusu olur. Ne demek inceleme? İki yıl süren inceleme ‘Sizi reddettik, basın kartınızı vermiyoruz ancak bunu resmen açıklayamıyoruz’ demektir. Bu devletin gazetecileri engelleme prosedürüdür. Benim mesleğimi yapmakta zorluk çıkartıyorlar.

“Fahrettin Altun yahut adamları kim oluyor ki bizimle ilgili bir kuşkuya sahip olup basın kartını vermeme hakkını kendilerinde görüyorlar?”

“Meslek onurunu zedeleyici tavır. Yani yüz kızartıcı cürüm. Haklı. Yüz kızartıcı kabahat işleyen birisi basın kartı taşımamalı. İkincisi mesleğini yapmıyor oluşu. Bunu da anlarım. Gazetecilik yapmıyorsa basın kartına gereksinimi yoktur. Başkası mahkumiyet kararı, en sonuncusu ise bir ‘terör örgütüyle’ temas kuşkusu. Bu müthiş bir yanlış. Bu cümle için hukuk fakültesine gitmeye gerek yok. Lise eğitimi bile kâfi ki kuşku üstüne yargı verilemez. Fahrettin Altun yahut adamları kim oluyor ki bizimle ilgili bir kuşkuya sahip olup basın kartını vermeme hakkını kendilerinde görüyorlar?

Ben de benim meslek kıdemime uygun olarak bunu yaptım. Şayet tabir uygunsa öteki gazetecilerin Aydın ağabeyi olarak bunu yaptım. Zira artık 80 yaşındayım. Bu adamı atmak bana düşerdi.

“Biz buna boyun eğmeyiz”

Bu cezalandırma pratiğinin gazetecilerin mesleğini yapmasını engellemeye yönelik tavır olduğu çok açık. Bu eleştirel gazetecilere ‘Eğer bu türlü yaparsanız sizi gazeteci saymayız’ üzere yasa dışı, hukuka alışılmamış bir ileti iletmedir. Biz buna boyun eğmeyiz”