Cilt, sıcaklık ve nem gibi iklim faktörlerine karşı hassas olduğundan soğuk ve kuru kış havası yeterli nem tutmadığında cilt susuz kalarak kurur. Soğuk havaların gelişiyle kuru kış havası evimize girerken, merkezi ısıtmanın artan kullanımıyla iç mekan havası daha fazla kurumaya başladı.
Dyson Yardımcı Yönetici Bilim İnsanı Naomi Simpson, zamanının çoğunu cildi etkileyen çevresel faktörleri araştırmakla geçiriyor. Bu araştırmalardan yola çıkan Simpson, evlerimizde hangi teknolojilerin nemi destekleyebileceği ve cildi kirleten zararlı maddeleri arındırabileceği konusunda önemli ipuçları paylaşıyor.
Naomi, “Ev içi nemlendirici, havadaki nem seviyesini düzenlemeye yardımcı olur ve sert havalarda iç mekanın havasını kontrol etmenizi sağlar” diyor.
Evinizin havasını daha nemli hale getirmek için nemlendirme cihazı seçerken nelere dikkat etmeniz gerektiğini Naomi Simpson anlatıyor.
Evinizdeki havayı nemlendirmek için cihaz seçerken…
1. Oda büyüklüğünü hesaba katın.
Nemlendiriciden etkili şekilde yararlanmanızı sağlamak adına, tüm odanın nemini göz önünde bulundurun. Nemlendirilmiş havayı yansıtmak için fan işlevine sahip bir nemlendirici seçin. Bulunduğunuz alanın neresinde olursanız olun, artan nemden yararlanabilmeniz için odanın tamamında eşit bir nem seviyesi sağlamak çok önemli.
2. Cildinizi temiz tutun!
Suya maruz kaldıktan sonra zamanla doğal olarak oluşan mineral kalıntılarının birikmesini önlemek için tüm nemlendiriciler temiz tutulmalıdır. Su türleri küresel olarak farklılık gösterir. Sert su bölgesinde yaşıyorsanız, makinenizi düzenli olarak temizlemeniz gerekebilir. Bazı nemlendiriciler için zorlu kısımları temizlemek oldukça zahmetli olabilirken, bazılarında düzenli temizlik uyarıları veya basit temizleme süreçleri bulunur. Bu nedenle, üreticinin kullanım kılavuzuna aşina olduğunuzdan emin olun.
3. Hava nemlendirme cihazınızın UV teknolojisi kullandığından emin olun
Durgun suyun bakterilerin üremesi için verimli bir zemin olduğu bilinen bir gerçektir. Bu durum, nemlendiricinin tankında farklı değildir.
Bazı makineler tank içindeki suyu etkili bir şekilde arıtmaz. Bu yüzden kullanacağınız nemlendiricinin, odaya yansıtılmadan önce sudaki bakterileri öldürmek için UV teknolojisi kullanmasına dikkat edin.
4. Doğru nem seviyesini koruyun
Teknoloji ilerlemesiyle artık çoğu nemlendiricide doğru nemi korumaya yardımcı bir otomatik mod bulunuyor. Bu özelliğe sahip nemlendirici kullanıyorsanız, endişelenmenize gerek kalmaz. Otomatik mod odanın sıcaklığını algılarken, nem seviyesini buna göre kontrol eder.
5. Hava kalitesi iyileştirin
Hava kalitesinin cildi etkileyebilecek tek yönü nem değildir. Birçok nemlendirici, nem ve kirletici seviyelerini aynı anda yönetmek için hava temizlemeyi nemlendirmeyle birleştirir. HEPA sertifikalı filtrelemeye, tam sızdırmaz filtrelere ve zehirli bir gaz olan formaldehit de dahil partikül ve gaz gibi yüksek oranda kirletici yakalama oranına sahip hava temizleyiciler arayın.
Hijyenik Nemlendirme
Dyson Pure Humidify + Cool™ nemlendiricili hava temizleme fanı; hijyenik olarak havayı nemlendirmek, buharlaştırarak serinletmek ve tüm yıl boyunca etkili bir şekilde havayı arındırmak için UV-C teknolojisini kullanıyor. UV-C ışığı, ilk geçişte sudaki bakterilerin yüzde 99.9’unu öldürüyor.
Dyson Pure Humidify + Cool™, lazerleri sayesinde kirleticileri algılıyor ve ayrı bir sensör sayesinde benzen ve NO2 gibi Uçucu Organik Bileşiklerin (VOC) miktarını tespit ediyor. Yoğunlaştırılmış ve kapatılmış mikrofiber HEPA filtresiyle alerjenler, bakteriler ve polenler dahil 0.1 mikron boyutundaki ultra ince kirleticilerin yüzde 99,95’ini yakalıyor. Bağıl nem seviyesini ve sıcaklığı ölçerek, hijyenik olarak nemlendirilmiş ve arındırılmış havayı Air Multiplier™ teknolojisiyle odanın her köşesine yayıyor. Üzerindeki LCD ekran tüm verileri gerçek zamanlı olarak gösteriyor. Difüze modu sayesinde kış aylarında bulunduğu ortama soğuk hava vermeden yalnızca nemlendiriyor.
Havadaki nem miktarı hakkında bilmeniz gerekenler
Havanın tutabileceği nem miktarı, sıcaklıktan coğrafyaya ve yüksekliğe kadar sayısız faktöre bağlıdır. Bağıl nem, havanın tutabileceği miktarın bir oranı olarak havadaki su buharı miktarını ifade eder. Araştırmalar, bağıl nemin yüzden 40 ile yüzde 70 arasında en uygun ve en sağlıklı düzeyde olduğunu gösteriyor. Ancak en sıcak ve en soğuk dönemlerde havadaki nem seviyesi düşerek sizi kuru havaya maruz bırakabilir.
İstatistikler, insanların modern klima ve ısıtma sistemleriyle iç mekanlarda yüzde 90 oranında zaman geçirdiğini ve kuru havaya maruz kalma olasılıklarını artırdığını gösteriyor. Düşük nem genellikle konveksiyon teknolojilerine dayalı ısıtıcılarla ilişkilendirilir ve iç hava ısındıkça bağıl nem genellikle azalır. Hava ısındıkça genişlerken daha fazla nem tutma yeteneği kazanır, bu da genel olarak bağıl nemi azaltır.
Nem ve cilt arasındaki ilişki
Cilt sürekli olarak çeşitli çevresel faktörlere maruz kalır. Sadece dış etkenlere cevap vermez, aynı zamanda vücuttaki su kaybının önüne geçme görevini de üstlenir. Epidermisin (cildin en dış tabakası) su içeriği, etrafındaki nem seviyesini yansıtma eğilimindedir. Cilt kuruluğu, düşük çevresel sıcaklık, düşük nem, kimyasal maruziyet, mikroorganizmalar, yaşlanma, psikolojik stres dahil olmak üzere çevresel ve bireysel faktörler arasındaki karmaşık etkileşimlerden kaynaklanır.
Epidermisin en üst tabakasına, cildin koruyucu bariyeri olan stratum corneum adı verilir. Birincil rolü, cilt hücrelerinin içindeki suyun dışarı sızmasını önlerken yabancı maddelerin vücuda girmemesini sağlamaktır. Stratum corneum, cilt sağlığında önemli rol oynayan seramidleri içerir. Bu bariyer, deri hücreleri için koruyucu bir tabaka oluşturan tuğla bir duvara benzer. Stratum korneum zayıfsa seramidlerde “çatlaklar” oluşmaya başlar. Bu ‘çatlaklara’ sadece susuz kalmış cilt neden olmakla kalmaz; bu zayıflamış tabaka, trans-epidermal su kaybı adı verilen bir işlemle suyun ciltten kolayca buharlaşabileceği anlamına da gelir.
Trans-epidermal su kaybı, suyun dermisten (cildin en derin katmanları) çıkıp stratum korneumdan buharlaştığı epidermise geçmesiyle oluşan doğal bir süreçtir. Ancak soğuk ve kuru hava, epidermal su kaybı oranını artırabilir. Yüksek su kaybı; dehidrasyona neden olarak kuru, pürüzlü, pul pul, kaşıntılı ve iltihaplı cilt gibi semptomlara yol açabilirken bu bir kısır döngü haline gelir. Kuru hava cildimizden nem aldığında yapısı değişir. Bu değişiklikler cildimizin neme daha az tutunmasını sağlar.
Hava kirliliğinin cilde etkisi
Hava kirliliği de cildi ağırlaştırabilir. İnsanlar, içeride daha fazla zaman geçirerek yemek pişirme ve temizlik gibi günlük faaliyetlerden kaynaklanan kirletici maddelere maruz kalma oranını artırır. Uçucu Organik Bileşikler (VOC’ler), Nitrojen Oksitler (NO2) ve alerjenler, karbon tozu ve polen gibi partikül kirliliği hem iç hem de dış havada bulunabilir. Mumlar ve açık ateşler karbon tozu ve VOC şeklinde partikül kirleticilerine katkıda bulunabilir. İç mekan hava kirliliği kaynakları daha sonra, modern, iyi kapatılmış evlerin içinde dış mekan kirleticilerinin hapsedilmesiyle birleştirilir.
İnsan derisi ve esas olarak epidermisin üst tabakası bir bariyer görevi görerek hava kirleticilerine en çok maruz kalan ilk savunmadır. Son yıllarda yapılan önemli araştırmalar, kirletici maddelerin seramidlerin “kırılmasına” ve stratum korneumun zayıflamasına katkıda bulunabileceğini göstermiştir.