Okuyunca “Bu Bende de Var” Diyeceğiniz Teknoloji Çağının Kaçınılmaz Hastalıkları

Ancak bunun yalnızca sağlığımıza değil, ruh sağlığımıza da iyi gelmediğini pek fark edemiyoruz.

Kimse artık sosyal medyadan, beğenilerden ve gelişmelerden uzak kalamıyor; kendi hayatını yaşayamıyor.

Tabii ki anne babalarımız da bizim değişimimizin farkındaydı ancak durum çok yapay bir noktaya gidiyor ve bu bizce artık durdurulabilecek noktayı çoktan geçti.

Tüm hayatımız telefonumuzdan ve bilgisayarımızdan ibaret oldu. Başka türlüsünü çoğumuz hayal edemiyor bile; çünkü teknolojinin bize sağladığı kolaylıklar çok tatlı geliyor. Daha önce insanlar nasıl yaşıyordu tahmin dahi edemiyoruz. O zamanlar artık belki çoğumuz için yalnızca sıkıcı hikayelerde kaldı.

Yalnızca telefon ve internet bağımlılığından bahsetmiyoruz. Telefonumuza bağımlı olduğumuzu hepimiz biliyoruz artık. Telefonundan bir saat bile ayrı kalamayacak insanlarız çoğumuz.

Bizim farkına varamadığımız bu bağımlılıkların bir tık ilerisine sahip insanlar da bulunuyor. Ruh Sağlığı Derneği Başkanı'nın söylediğine göre bu hastalıklar bazı insanlarda kaygı ve huzursuzluk gibi durumlar yaratırken, bazı kişilerde de nefes darlığı, titreme ve baş dönmesi gibi etkiler gösterebiliyor. Bakalım bu hastalıklar nelermiş.

‘No mobile Phobia’dan türetilen nomofobi; cep telefonu ile sağlanan iletişimden kopmaktan aşırı korkma anlamına geliyor. Yani cep telefonundan bir şekilde mahrum kalma kokusudur.

Fomo bir tür kaçırma korkusu olarak açıklanıyor. 'Fear of missing out' (Türkçesi: eksiklik korkusu) kalıbının kısaltması olan Fomo, bireyin diğerlerinin deneyimlediği şeylerden eksik kalma duygusu hissetmesidir. Aynı zamanda başkalarının ne yaptığını sürekli izleme arzusu da duyulur. Tanıdık geliyor mu?

“Bir kişinin çevresindeki kişileri sürekli olarak arama motorları aracılığıyla araştırması ve insanların neler yaptığını internetten sürekli incelemesi” olarak tanımlanabilir.

Online narsizm de diyebileceğimiz, insanların sürekli kendini sosyal medyada ve internette aratarak araştırma yapması durumuna Ego Sörfü deniyor. O benim hakkımda ne demiş, bu ne paylaşmış gibi düşünceleri kapsıyor da diyebiliriz.

Cheesepodding, mp3 indirme takıntısı anlamına gelen bir ifade. Günümüzde her ne kadar mp3 formatındaki müziklerin yeri pek kalmasa da, bu biraz da arşivcilik takıntısına benziyor. Birkaç sene önce epey popüler olan mp3 bugünlerde yerini Spotify gibi platformlara bıraktı. Sürekli olarak indirilip, biriktirilip kenarda tutularak arşiv yapma takıntısı bazılarında hala yaşıyor maalesef.

Adı Facebook depresyonu olsa da, bu hastalık artık tüm sosyal medya mecralarını, hatta bizce en çok Instagram'ı kapsıyor. Biliyorsunuz, Instagram'a bakarken insanların sürekli yaptıkları tatilleri, her ne kadar “sahte” olsa da mutlu, sorunsuz ve şahane görünen hayatlarını görüyoruz. Birçok insan bunları Instagram'da görerek büyük hayal kırıklıkları ve üzüntüler yaşayabiliyor, hatta bunun sonu depresyona kadar varabiliyor. Ya da tam tersi sorunlu olan hayatlarını sosyal mecrada paylaşıp anlatarak, durumun daha da büyüyüp çoğalmasına sebep olabiliyorlar. İki duruma da maalesef sık sık tanık oluyorsunuzdur eminiz.

Hissettiği en ufak rahatsızlığı bile internetten araştırarak kendine teşhis koyma hastalığına Siberkondria deniyor. Çok yaygın olan bir durum olan siberkondriya, insanların doktora gittiğinde dahi doktora inanmamasına ve güvensizlik yaşamasına sebep olabiliyor.

Cihazlarınızdaki performans düşüklüğü, bozulma, donma, kırılma gibi aksaklıkların, kişide aşırı sinir ve gerginlik yaratması durumudur. Önemli ölçüde stres kaynağı olabilen bu hastalık, istenmeyen durumlar yaratabiliyor.

Instagram'da saatlerce insanların fotoğraflarına bakarak geçirdiğiniz o zamanları hatırladınız mı? Photolurking işte bu duruma deniyor; sosyal medya platformlarında saatlerce insanların fotoğraflarına ve paylaşımlarına bakmak ve bundan kendini alıkoyamamak…