TÜİK eski lideri ve Deva Partisi Genel Lider Yardımcısı Birol Aydemir, TÜİK’le ilgili tartışmaları ve kurumun taban geçim hesaplaması yapmayı reddetmesini kıymetlendirerek, “TÜİK’in bu hesaplamayı yapmaması bir şeyi değiştirmez. Zati kimsenin inanmadığı sayılar üzerinden hesap yapacaklardı. Hiç yapmaması daha güzel oldu” dedi.
Aydemir, “Asgari fiyat konusunda TÜİK’in belirleyici bir rolü yok, minimum fiyatı TÜİK belirlemiyor. Benim dönemimde 15 kişilik bir kurul vardı ve kurulda çeşitli sendika yetkilileri, makul kurumlar var ve TÜİK de bu kurumlardan birisi.” tabirlerini kullandı. Aydemir, CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TÜİK’e alınmamasıyla ilgili olarak, “Ben TÜİK lideri olsaydım sayın Kılıçdaroğlu TÜİK’e gelmiş olsaydı dış kapıda karşılardım” diye konuştu.
Radyo Sputnik’te Atilla Güner’le Akşam Postası’nda konuşan Aydemir’in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“Ben de inanmıyorum”
“Asgari fiyat, çalışan bir personelin alabileceği asgarî fiyattır lakin 4 kişilik bir ailenin geçimini sağlayacağı bir fiyat değil. Bir aile temel alınarak yapılmıyor bir emekçi için veriliyor minimum fiyat. En nihayetinde en sonunda siyasi irade karar vermiş oluyor. Yapılan görüşmeler aslında işin karar verilmesinde çok tesirli ögeler değildir. TÜİK’in minimum fiyatla ilgili bir vazifesi yok lakin iş dönüp dolaşıyor TÜİK’e kalıyordu. Ben TÜİK lideriyken, ‘’o vakit bize sormayın, bir daha çağırmayın bizi’’ dedim. TÜİK’in şu etapta yaptığı açıklamada yanlış bir tavrı yok esasen daha evvelden de bir şey değiştirmiyordu şimdide hayatımızda bir şey değişmeyecek. TÜİK’in fiyatlarına ben dahil kimse inanmıyor. TÜİK’in inanmadığımız güvenmediğimiz enflasyon sepetindeki fiyatlar o fiyatları verecek. Bu durumda TÜİK’in karışmıyorum demesi bile daha âlâ zira kimsenin inanmadığı nereden toplandığına dair tereddüt ettiği o fiyatlar konulacak ki koyma daha güzel.”
“Kılıçdaroğlu’nu kapıda karşılardım”
“Ben TÜİK lideri olsaydım sayın Kılıçdaroğlu TÜİK’e gelmiş olsaydı dış kapıda karşılar, onunla bir arada içeriye girer, içeride sohbet eder kahvemi ikram eder görüş alışverişinde bulunurduk. Cumhurbaşkanı ya da Başbakanın onunla görüşme ya da içeriye alma üzere bir şeyi söyleme yetkisi yok. Bu büsbütün zihniyet sıkıntısıdır. Şu anki iktidarın zihniyeti hiçbir kanunu takmamak. Anayasayı takmamak üzerine hareket eden bir zihniyetin hasebiyle kanunları takmasını beklemek saflık olur. Türkiye Cumhuriyeti kurumları kanunlara nazaran yönetilmiyor büsbütün Cumhurbaşkanının karar ve talimatlarıyla yönetiliyor.”
