Sabah gazetesi muharriri Engin Ardıç, yap- işlet – devretle yapılan köprülere yolcu garantisi verilmesini eleştirenlere ait olarak, “Bazı Ankara memurlarında ya da ruhları kalorifer dumanı kokan memur ruhlu muhalif yazarlarda şöyle bir saplantı var: ‘Ben kullanmıyorsam gereksizdir!’ Bunun son örneğini yine 1915 Çanakkale Köprüsü münasebetiyle gördük: ‘Geçmeyeceğimiz köprüye niye para ödüyoruz?’ Senin geçmen ya da geçmemen kimseyi ilgilendirmiyor hemşerim. Geçseydin.” görüşünü savundu.
Ardıç yazısında, “Yavuz Sultan Selim Köprüsü açıldığında da, hatta Orhangazi Köprüsü açıldığında da bunu yapmıştınız… ‘Kimse geçmiyor, para ödüyoruz…’ Kimse geçmiyor dedikleri köprüler vızır vızır. Sen kendin geçmiyor olabilirsin, bize ne? Daha değerliye geliyormuş… Elbette bedeli olacak. Paran çıkışmıyorsa daha uzun eski yoldan gidersin. Kestirme istiyorsan bedelini ödeyeceksin. Ya gidip Eceabat’ta feribot kuyruğuna girersin ya da yeni köprüden bastırır geçersin. Biri 55 lira, öteki 200 lira, işine gelirse. Uçak için de bu türlü değil midir? İstanbul’dan Ankara’ya gideceksen otobüs bileti 150 liradan başlayıp 300 liraya kadar çıkıyor, uçak 400 liraya yakın. ‘Tıngır mıngır’ geze geze giderim, yolda ayran da içerim, çişimi de yaparım dersen ucuzu var. Çabuk gideyim dersen ‘farkını’ vereceksin. İktisadın her alanında bu böyledir. Tahtakale’de de ceket satarlar, Beymen’de de. Kesene nazaran tercih senindir.” tabirini kullandı.